1 Ocak 2012 Pazar

Bir Arafta Kalma Hali

Modern dünyada insanların yalnız bir yaşama hali var. Birlikte yaşamıyoruz. Hangi sosyal sınıfta olursak olalım, ihtiyacımız olmadıktan sonra birileriyle birşeyler yapmayı düşünmüyoruz, seyrek görüşürüyoruz. Gün sonunda kendimizi hemen güvenli yuvamıza, kendimize ait alanımıza atıyoruz.

Kendimize ait bir alanımız, evimiz. Bunun dışında bize ait başka birçok şey var. Nesne ya da canlı bu bize ait olan şeylere, biz de aidiyet hissedebiliriz. Yani en temelde aidiyet insanoğlunun ortadan kaldırmak istemeyeceği, göbek bağıyla bağlı olduğu bir duygu. Bunu ortadan kaldırabilen insanların olduğunu ama bu sınırlı sayıdaki insanın, duygu ve düşünce dünyalarının topluma göre çok aykırı kaldığını sanıyorum.

Bir şeylere ait hissediyoruz, peki ait olduğumuza inandığımız bazı yerlere ait olabiliyor muyuz, ya da gerçekten oralara ait miyiz? Normalde pek konuşmasak da, varlığını hissetmesek bile toplumda çeşitli sosyal sınıflar var. Bir yerden geliyoruz, bir yerlere gidiyoruz. Yolumuzu kendimiz çiziyoruz, değerimizi kendimiz belirliyoruz. Mesela cok zengin olan, ama icinde bulundugu burujuva kalabaliktan nefret eden biri kendi icin, mutevazi bir hayat suren bir sinifa aidiyet de yaratabilir. Siniflar arasi gecis gayet mumkun bir durum.

Doğumdan itibaren aslında bir yerdeyiz. Kendimize gelene kadar ordayız. Anamız babamız ya da bizi yetiştiren kimse onlardan görüyoruz, onlar gibi oluyoruz. Sonra onların dışında başka çevresel parametreler de katılıyor hayatımıza. Evet huyu suyu değişmiyor belki insanın ama etkileşim var oldukça değişime açığız. Fakat bir gün insanın çıktığı yerle hiç bağı kalmayabiliyor, orada herşey rahatsız edebiliyor, başka bir yere aidiyet hissedebiliyor ya da öyle olsun istiyor. Peki ait olduğuna inandığı yer onun için öyle düşünmüyorsa? Orada da olamıyorsa?

O dünyanın insanları herşeyi yapmışlar, hazırlıklılar, soruların nerden çıkacağını biliyorlar, ama o onlarla aynı havayı solumamış hiç. Ortaklıkları olduğu gibi, birçok farklı şeyleri de var. Arayı kapatabilecek mi? Geldiğin yeri geride bırakmadan bunu yapabilecek mi?

Şimdi biz zaten kendi başımıza ya da en kötü bir eşle takılıyoruz kendi dünyamızda, o yüzden çok tartışılabilir bir şey mi bu arafta kalma hali? Ne olursa olsun, bir yerlerde bunu yaşayan insanların hayatına dokunuyor bu durum. Ne içinden çıktığını düşündüğüne, ne de girmek istediğine ait olabiliyorlar. Etrafında çok insan olmadan mecburi bir yalnızlığı yaşamayı, istediği zaman etrafındakilerin arasından kaybolup yalnızlığın zaruri halini yaşamayı tercih ederdi eminim bu insanlar.

Velhasılı bu bir sorun, elbette çözülemeyecek hiçbir şey yok ama zaman ilerledikçe daha az insanla iletişim kurmaya devam ediyoruz çağ itibariyle, onun için iletişim halinde olduğumuz insanlarla biraradayken iyi hissediyoruz, sonra kendimize dönüyoruz yine.

Ah bizim de bir Vüs'at abimiz olsaydı, o bize yeterdi ya, neyse artik.